Ziya Karatekin / Çiftlikköy Yazıları |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Yazarın Diğer Yazıları |
|
KENTİN YAPAY DÜNYASINDA İNSANİ OLANA DOĞRU-II |
|
|
KENTİN YAPAY DÜNYASINDA İNSANİ OLANA DOĞRU |
|
|
KÜTÜPHANE VE MEDENİYET |
|
|
LİYAKAT |
|
|
AKİF |
|
|
SİNİR UÇLARIMIZLA OYNAYAN TERÖR |
|
|
BİRLİK RUHU |
|
|
'ESKİLERİN MASALLARI' VEYA KENDİMİZLE YÜZLEŞME |
|
|
(15 TEMMUZ ORDU MİLLET DESTANI'NDAN) SELA |
|
|
(15 TEMMUZ ORDU MİLLET DESTANI'NDAN) |
|
|
15 TEMMUZ ORDU MİLLET DESTANI'NDAN |
|
|
(15 TEMMUZ ORDU MİLLET DESTANI) |
|
|
BABA VE OĞUL |
|
|
MAHALLİ YAKLAŞIMLA EVRENSEL OLAN KAVRANIR MI? |
|
|
ANLAMAK |
|
|
LİYAKAT + PERFORMANS = KALİTE |
|
|
15 TEMMUZ MUHASEBESİ |
|
|
ILIMLI İSLAM PROJESİ YAHUT KAPİTALİZME YENİ YOL ARKADAŞI |
|
|
15 TEMMUZ'DA NE OLDU? (2) |
|
|
15 TEMMUZ'DA NE OLDU? |
|
|
ANLAMAK |
|
|
ALGI VE GERÇEKLİK |
|
|
O BİR KAHRAMANDI |
|
|
TARİH VE EDEBİYAT |
|
|
KÜTÜPHANE VE MEDENİYET |
|
|
HOCA |
|
|
BİR KİTABIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ |
|
|
EBR-İ NİSAN VE ZEHİRLENEN DÜNYA |
|
|
FELAKETLER KARŞISINDA SINANMA |
|
|
AKREBİN KISKACI YAHUT CİNS ATLAR |
|
|
LİYAKAT |
|
|
ÜÇÜNCÜ DALGA |
|
|
MAHALLİ YAKLAŞIMLA EVRENSEL OLANA ULAŞILIR MI? |
|
|
TÜRK ŞİİRİNDE AŞK |
|
|
TÜRKÜ TADI |
|
|
SON BİR SÖZ VEYA HANGİ GERÇEKLİK? |
|
|
ŞİİRİN ZORUNLULUK OLMASI VE OLUŞUM EVRELERİ (2) |
|
|
ŞİİRİN ZORUNLULUK OLMASI VE OLUŞUM EVRELERİ |
|
|
Tarihsel Macera |
|
|
ŞİİR VE GERÇEKLİK (1) |
|
|
DELİ GÖMLEKLERİ |
|
|
ÇARŞAMBA SÖYLEŞİLERİ |
|
|
KALİTE |
|
|
EV |
|
|
ALGI VE GERÇEKLİK |
|
|
KÜLTÜR SANAT KENTİ YALOVA |
|
|
YALOVA' YA " FESTİVAL KÖYÜ" ÖNERİSİ |
|
|
ALGI VE GERÇEKLİK |
|
|
HEMŞERİLİK |
|
|
DELİ GÖMLEKLERİ |
|
|
EŞYANIN HAFIZASI |
|
|
EV |
|
|
TURİZM HAFTASI |
|
|
KÜTÜPHANE VE MEDENİYET |
|
|
Yeni eğitim öğretim yılının düşündürdükleri |
|
|
TÜRKİYE TASARIMI VE TÜRKİYE'NİN SEÇİMİ |
|
|
KENTİN YAPAY DÜNYASINDA İNSANİ OLANA DOĞRU-II |
|
|
YALOVA'DA ÇINARIN DALI KESİLMİŞTİR |
|
|
YENİ BİR YILIN DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ |
|
|
ÇİFTLİKKÖY'ÜN BORULARI |
|
|
Değerli dostlar, |
|
|
TARİHİ YENİDEN ANLAMAK ÜZERİNE |
|
|
|
|
|
|
|
|
Elimizde ismiyle, çocukluğumuzun sıcacık ocak başı muhabbetlerini çağrıştıran bir eser var: 'Eskilerin Masalları'. Yazarı, M. Yahya Coşkun, 'Kayıt Yayınları, 128 sayfa, Haziran 2016 tarihli...
Bu eserle ilgili, 'zaman bağlamında bir yolculuk hikayesi' tanımlaması yapmak sanırım pek yanlış olmaz. Zira bir tarihçinin kaleminden neşet eden muhteva, mekana ve objelere yöneldikçe, mekan ve eşya, derin tarihi ve medenî arka planıyla çıkıyor karşımıza ve somut dünya adeta zengin hafızasıyla gözlerimiz önüne seriliyor.
Bir tarihçi kaleminin size yaptıracağı seyahat nihayetinde, zaman eksenli olmak durumunda. Bu zaman, adeta dış mekan-iç mekan olgusu gibi eserde, gâh bir medeniyetin engin ufuklarına açılır, gâh yazarın mütevazi geçmişine yönelir.
Yazar, zamanda seyahat ettiğini söylediğimiz bu eserinde, hem medeniyet dairemizde insanların ortak tasavvur, algı ve hikayelerini, hem de kendi deneyimlerini iç içe geçmiş biçimde okuyucuya sunuyor.
Hayat, kesintisiz bir süreç halinde akıp giderken, insanlar doğal olarak, bu geniş zaman koridoru içinde kendi maceralarını yaşarlar; eşyalar tevarüs edip, yeni eşyalar icat ederler ve yeni olaylar tecrübe ederek, aynı anda zamanın yahut tarihin içinde yolculuk etmeyi sürdürürler.
Yazar yer yer, bir kelimenin köküne inmek suretiyle, yer yer tozlu sayfalarını araladığı eski bez ciltli kitaplar ve ilgiden mahrum mimari yapılar üzerinden bir dönem eleştirisine yöneliyor ve ısrarla hayatın dışına itilmeye çalışılan, üzeri tozlanmış bir medeniyetin zarafetini bir arkeolog dikkatiyle gözler önüne sermeye çalışıyor. Bunu yaparken özgün ama kendi duygularını işin dışında tutmadığı için de sıcacık bir dil oluşturmayı başarıyor.
Ayrı tarih ve yayın organlarında yayınlandığını tahmin ettiğim deneme ve değerlendirme yazılarından oluşan eser, iyi bir tasnif ve bölümlendirmeyle ilk bir iki yazıyı okuduktan sonra kendinizi adeta bir romanın esrarlı sayfaları arasında yol alıyormuş gibi yeni maceralarla dolu hissetmenizi sağlıyor. Bu hissi yaşamanızı en başta, yazarın bir romancı üslubunu andıran sıcak ve dinamik anlatımı sağlıyor, oldukça canlı ve orijinal benzetmelerle renklenen üslup sizi adeta dramatik bir akışın içine çekerek kavrıyor.
Eser dört bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, 'Eskilerin Masalları' adını taşıyor. Bu bölümde yazar, ilk bahis olarak ele aldığı kelimiler arasından geçerek, eski eserler arasında sürdürdüğü yolculuğu, tarihe bakış ve tarih algısı üzerine değerlendirmeler ve 'Müzeciliğimizin Serencamı'yla fasılalandırır.
'Eskilerin Şehirleri' adını taşıyan ikinci bölümde, çağımızın temel meselelerinden biri olan ve en belirgin çağdaş yaşam alanı olarak temayüz eden kent kavramına, dünü ve bugünü ekseninde bir bakış sergiliyor.
Üçüncü bölümde yazar 'Eskilerin Ramazanları' başlığı altında ramazanın, sarayda, konaklarda, fukaranın ve çocukların dünyasında algı ve yaşama biçimini sergiliyor.
Dördüncü bölümü oluşturan 'Siyahıyla Beyazıyla' başlığı altında ise yazar, sinema tarihimiz ve onun temayüz etmiş isimleriyle ilgili eleştiri ve değerlendirmelerini sunuyor.
Bütün bu başlıklar altında ele alınan konu ve değerlendirmeleriyle birlikte bence, eserde en öne çıkan husus, diğer yönleri dışında yazarın şuurlu ve sağlam bir medeniyet aidiyeti içinde duruşudur.
Eskilerin Masalları'nda, başından beri bir tarihçinin, tarihe dair çevirdiği her sayfanın sürprizleriyle, gâh sözcüklerin, gâh eserlerin, gâh masalların velhasıl -projektörünü tuttuğu- her bahsin ayrıntısına sizi dahil ettiği yeni hikayelerle karşılaşıyorsununuz. Bir masal kitabı, bir hikaye kitabı veya bir yüzleşme...
Bizi kendimizle yüzleştiren...
|